Kuzey Anadolu fayının kırılmayan 2 segmenti olduğunu ve bu durumun Marmara ve Ege’yi tehdit ettiğini kaydeden Neotektonik ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Haluk Selim, beklenen İstanbul depreminin 2026’ya kadarki süreçte gerçekleşebileceğini söyledi. Selim, İstanbul’un Anadolu Yakası’ndaki yapıların yüzde 40, Avrupa Yakası’ndaki yapıların ise yüzde 60 ölçeğinde risk taşıdığını söyleyerek kentsel dönüşüm projelerinin önemini vurguladı.

17 Ağustos depreminin 22’nci yıldönümünde Türkiye’de deprem riskiyle karşı karşıya olan bölgelerle ilgili önemli açıklamalarda bulunan İstanbul Gelişim Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Dekanı Neoteknik ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Haluk Selim, Kuzey Anadolu fayının kırılmayan 2 segmenti kaldığını ve bunun büyük bir risk taşıdığını söyledi. Bu durumda Marmara Denizi ve Ege Denizi’nin tehdit altında olduğunu kaydeden Selim, “Kuzey Anadolu fayı, 1999’da meydana gelen iki depremle kendisinden uzun bir süre bahsettirdi. 1939’da başlayan bu süreç, 60 sene içerisinde yaklaşık 11 tane 7’den büyük depremle Kuzey Anadolu fayı yaşadığımız bu coğrafyada büyük bir etkisini gösterdi. Fay, 1999’daki depremlerle batıya kadar ulaştı. Fakat sonrasında ne oldu? Batıya ilerlemesi gerektiği halde, Düzce’ye döndü ve ikinci deprem meydana geldi. Şu anda riskini Marmara denizinde devam ettiriyor” dedi.

KUZEY ANADOLU FAYININ KIRILMAMASI RİSKLİ

Kuzey Anadolu fayının burada kırılmayan 2 segmenti kaldığını aktaran Prof. Dr. Selim, “Bir tanesi 100 kilometre uzunluğundaki Yedisu Segmenti. Kuzey Anadolu fayının, Karlova’ya kadar uzanan bölümü üzerinde. O da henüz kırılmadı ve büyük bir risk teşkil ediyor. Her an kırılabilir ve 7’den büyük hasar yapıcı, yıkıcı bir deprem meydana getirebilir. Bir diğeri de Kuzey Anadolu fayının en önemli lokasyonlarından biri olan Marmara bölgesindeki 115 kilometrelik fay hattı. O da kırılmadı. Bu da maalesef Tekirdağ’dan başlayıp, İstanbul merkezli, İzmit’e kadar uzanan ve Bursa, Balıkesir’i kapsayan birçok bölgeyi etkileyecek olan bir deprem olarak karşımıza çıkıyor. Buna olası İstanbul depremi demek de çok yanlış. Çünkü bu bölgede birçok alanda yerleşim alanları ve nüfus, sanayi, finans merkezi var” ifadelerini kullandı.

BEKLENEN İSTANBUL DEPREMİ 2026’YA KADAR MEYDANA GELEBİLİR

“Bu depremin olmaması Kuzey Anadolu fayı için pek hayra alamet değil. Burada büyük bir risk faktörü olarak Marmara Bölgesi ön plana çıkmış oluyor” diyen Prof. Dr. Selim, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu bölgede 17 Ağustos 1999’da bir deprem meydana geldi. Üzerinden 22 sene geçti ve hala bir deprem meydana gelmedi. Bunun sebepleri de var. O nedenleri de tartışmak gerekir. Bu periyodlara bakıldığında istatistiksel bir bilgi ortaya çıkabilir. Sadece Doğu Marmara’yı ele alırsanız, 1999’da, 256 seneyle 245 sene aralığında bir deprem meydana geliyor. Periyodu böyle. Batı Marmara’yı ele alırsanız, İstanbul merkezli depremlerde yine 950 sene sonra bir deprem meydana geliyor. Ardından 257 sene sonra bir deprem ve sonrasında deprem yok. Burada 257 seneyi ve 1766 depremini ele alırsak, 2026’ya kadar fay kırılacak gibi bir tablo çıkıyor ortaya. Ama bu tamamen istatistiki bir bilgi.”

MİDİLLİ FAYI KÜÇÜK MENDERES VE BÜYÜK MENDERES GRABEN SİSTEMLERİNİ TEKRAR HAREKET ETTİREBİLİR

Prof. Dr. Selim, “Şu anda risk alan olarak Batı Anadolu bölgesinde, belki Midilli Adası’nın hemen güneyindeki Midilli fayının, belki Sisam Adası’nın Batı kesiminde yer alan Atina’ya doğru olan kesimde denizin içinde ya da kara uzantısı olan Küçük Menderes, Büyük Menderes graben sistemlerini tekrardan hareket ettirebilir. Çünkü 2020’de 5’ten büyük birçok deprem kaydedildi. Bunun nedeni 2 Mayıs 2020’de meydana gelen 6,4’lük Girit Adası depremi. Şu anda devamlı geriyor. Bu bölge tamamen risk altında. Bu bölgedeki gerilme yaklaşık Kuzey Anadolu fayını da etkiliyor ve buradaki depremi geciktiriyor. Ege Denizi’nde ne kadar çok 6’dan büyük deprem olursa, Marmara Denizi’ndeki sıkışma kökenli olan deprem gecikecektir” diye konuştu.

İSTANBUL’DA AVRUPA YAKASINDAKİ BİNALARIN RİSK ORANI YÜZDE 60

“Kuzey Anadolu fayı, Marmara Denizi kesiminin hemen yakınından geçiyor. 115 kilometrelik fay hattı Marmara Denizi’ni gösteriyor. Dolayısıyla kırılacak olan fay hattı 115 kilometrelik. İstanbul’daki yapılarda özellikle Anadolu Yakası’ndan başlayacak olursak; Tuzla, Kartal, Pendik, Üsküdar, Kadıköy’e kadar olan bir alanda yüzde 40 ölçeğinde bir risk olduğunu söylemek gerekiyor. Avrupa Yakası’na baktığımızda ise bu oran yüzde 60’lara kadar çıkıyor. Çünkü bu alan daha geniş bir sahil kesimine sahip. Silivri’ye kadar uzanan hatta devamında Tekirdağ ve sahiline kadar geçen bu kesimdeki yapı stoğuna bakmak gerekir. Hem Anadolu hem de Avrupa Yakası’nda finans problemlerinin çözülerek, yerel yönetimin, vatandaşların ve devletin el birliği ile bu binaların kentsel dönüşümünün yapılması şart.”

Share:

administrator

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir