Dünyayı kasıp kavuran koronavirüs vakaları Türkiye’de de görülürken, Sosyal Hizmet Uzmanı Prof. Dr. İsmet Galip Yolcuoğlu, “Bu günlerde, aile içi ilişkilerin, sevgi eksikliklerinin onarılması için fırsatlar yaratılmalıdır. Geleceğe umutla yönelmemizi sağlayacak etkinlikler geliştirebilmemiz, pozitif düşünce ve tutumlar inşa etmemiz yararlı olacaktır.” dedi.
İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı Sosyal Hizmet Uzmanı Prof. Dr. İsmet Galip Yolcuoğlu, koronavirüs salgınının sosyal boyutu ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Sorunların ve zorlukların, büyümeye, olgunlaşmaya, gelişmeye ve yeni bir yaşam tarzı geliştirmeye neden olacağına dikkat çeken Yolcuoğlu şunları söyledi:
“Olaylar istediğimiz gibi gitmediğinde, yaşam kötü, berbat ya da dehşet verici değildir. ‘Hiç hoşlanmama rağmen, bu belirsizliklere ve zorluklara katlanabilirim’ diye düşünmek gerekir. Evet bu kötü bir durum, istemediğim bir şey ama korkunç ya da berbat değil, can sıkıcı olsa da buna dayanabilirim, katlanabilirim. Böylesi krizleri fırsat bilerek; toplumun tüm kesimlerinin bio-psiko-sosyal boyutuyla durumlarının analiz edilmesi, koruyucu-önleyici, tedavi edici ve rehabilite edici sosyal hizmet müdahalelerinin devreye sokulması gerekmektedir. Bunun için “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı”nın binlerce sosyal hizmet uzmanı, psikolog daha istihdam ederek, korona vb. böylesi kriz durumlarında “psikolojik ve sosyal müdahaleyi” kapsamlı hale geliştirmesi gerekmektedir. Sosyal Hizmetler Bakanlığı, ilçe müdürlüklerinin kurularak, “sosyal hizmet merkezlerinin” ilçe bazında sayılarının artırılması, “aile danışmanlığı” sistemine geçerek, tüm sisteme ulaşması yoluyla, sosyal hizmet uzmanlarının risk altındaki ailelerdeki süreçleri yönetebilmelerine imkân verecektir.”
“KRİZE MÜDAHALE KURAMI BİLGİSİYLE, SÜRECİN YÖNETİLMESİ GEREKİR”
Prof. Dr. İsmet Galip Yolcuoğlu, “Koronavirüs, karantina vb. böylesi büyük toplumsal olaylarda, bireyler bedensel olduğu kadar duygusal boyutta da bu travmatik etkilerle baş etmek durumunda kalmaktadırlar” dedi ve ekledi: “Böylesi durumlarda bireyler, kendini karanlık bir tünelin içinde ya da dünya başına yıkılmış olarak tanımlar, artık hiçbir şeyin değişmeyeceğini zanneder ve çok çaresiz ve büyük bir korku içine girebilir. İşte bu hal, bir “kriz durumu”dur ve psikososyal açıdan kuramsal bilgilerle, krize müdahale kuramı bilgisiyle, sürecin yönetilmesi gerekir. Krize müdahale zorda kalan, zor günler yaşayan insanlara ulaşma ve yardımda en doğru ve kısa yoldan etkili olan bir yöntemdir.
“Krizler”; beklenmedik anda belirlenebilen olayların algısından hemen sonra başlayan tahammül edilemeyen, daha önce kullanılan problem çözme yöntemleriyle çözülemeyen, birden bire gerilimde bir artışa, algısal bilişsel, duygusal ve davranışsal kargaşalığa sebep olan, ilk kez ortaya çıkan, psikopatolojik olmayan insani durumdur.”
“ZORLAYICI YAŞAM OLAYLARI, BİREYLERİN YAŞAMLARINI DEĞİŞTİRİR VE DÖNÜŞTÜRÜR”
Krizlerin birinci döneminde, sorunlarla karşılaşan bireylerin, artan gerginliğe karşı duygusal dengesini yeniden kurmak için alışageldiği problem çözme tekniklerini kullandığını söyleyen Prof. Dr. İsmet Galip Yolcuoğlu, “İkinci dönem alışılagelen yöntemlerin başarısız olduğu, tehdidin sürdüğü, gerginliğin arttığı dönemdir. Birey dezorganize olur ve problemi çözmek için deneme-yanılma yollarına başvurur. Üçüncü dönemde problem çözmedeki başarısızlık sürmekte olduğundan, bu dönemde bütün iç ve dış kaynaklar seferber edilir. Bunun sonucunda bazen birey problemi çözer, bazen de gerilim büyük boyutlara ulaşarak “akut depresyon” tablosu ortaya çıkabilir. Bu dönemde gerilim birikerek kırılma noktasını aşar ve bireyler, büyük bir duygusal yıkıma uğrar ya da krizi kötü uyumlu davranış formlarıyla çözümleyerek gerilimi azaltırken sosyal işlevselliğini zedeleyebilir. Davranış bozuklukları; örneğin anti sosyal, saldırgan davranışlar, depresyon, kendini gösterebilir. Krizlerin birçoğu önceden kestirilemeyen belli bazı olaylara bağlıdır ve işte “rastlantısal krizler” böyle zamanlarda aniden gelişir. İnsanoğlu yaşamı süresince hastalanma, bir yakınını kaybetme, travma sonucu sakatlanma, iflas, tutuklanma, hapse girme, saldırıya uğrama, işkenceye maruz kalma ya da doğal afetlerde çok yönlü kayıplara uğrama gibi fırtınalı dönemler yaşayabilir. Bu zorlayıcı yaşam olayları, bireylerin yaşamlarını değiştirir ve dönüştürür” diye konuştu.
“SEVGİ EKSİKLİKLERİNİN ONARILMASI İÇİN FIRSATLAR YARATILMALIDIR”
Prof. Dr. İsmet Galip Yolcuoğlu şunları söyledi:
Sosyal hizmet uzmanlarınca yürütülen krize müdahalede amaç, durumu yeniden değerlendirerek danışanın kendi duygu, düşünce ve davranışlarını kontrol edebilmesini sağlamaktır. Krize müdahalede krize giden bireyin krizine en uygun çözümün getirilmesine çalışılmaktadır. Sosyal hizmet uzmanları, bu zorlu süreçte çare bulucu, bilgi verici, diğer yardımcı kaynaklara yöneltici, etkin dinleyen, psikososyal destek sağlayan profesyoneller olarak, geniş bir yelpazede çalışacaklardır. Kriz durumundaki sosyal hizmet uzmanları, bireylerin psikolojik, bilişsel, ruhsal ve sosyal tüm kategorilerde, baş etme mekanizmalarını keşfetmeleri ve ortaya çıkarmaları, umutlarını canlı tutmaları için çok çeşitli mesleki teknik ve yöntemleri uygulayarak süreci yönetebileceklerdir. Bu günlerde, yıllarca biriktirilmiş, ertelenmiş ve hep ötelenmiş kitapların yoğun biçimde, önemli notlar bir deftere kaydedilerek okunması, yıllardır bir koşturmaca içerisinde robot gibi akıp giden günlerin yerine, aile içi ilişkilerin sevgi eksikliklerinin onarılması için fırsatlar yaratılmalıdır. Zamanı öldürmek yerine güzel kitaplar, filmlerle “zaman yapılandırılmalı” ve psikolojik iyilik halimizi güçlendirecek, geleceğe umutla yönelmemizi sağlayacak etkinlikler geliştirebilmemiz, pozitif düşünce ve tutumlar inşa etmemiz yararlı olacaktır”