Yapılan araştırmalar sonucunda, her iki cinsiyette de bulunan vazopressin ve oksitosin hormonlarının ‘aldatma’ üzerinde etkisi olduğunu gösterdi. Psikiyatrist Onur Okan Demirci, “Bu hormonlara bağlılık, sadakat hormonları gibi isimler de verilmektedir. Bu hormonların seviyeleri normal ve üzeri olan kişilerin yapılan araştırmalarda tek eşli olarak yaşadıkları görülmüş, seviyeleri düşük olan kişilerin ise aldatma eğilimlerinde artış olduğu gösterilmiştir” diye açıklamada bulundu.
Psikiyatrist Onur Okan Demirci aldatmanın altında yatan psikolojik ve biyolojik nedenleri değerlendirdi. Aldatmanın insanın doğasında olan bir durum olmadığını ifade eden Demirci, “Aldatmanın zaten kendisine has bir doğası bulunmaktadır. Bu doğanın içinde ise kişinin geçmişinde yaşadığı bağlanma sorunları yer almaktadır. Aslında aldatma fikri tam da bağlanmanın gerçekleşeceği an ortaya çıkmaktadır” şeklinde konuştu.
SADAKAT HORMONUNA DİKKAT!
Aldatma üzerine birçok araştırmanın yapıldığını, bu araştırmalardan nörobiyolojik olanlarının son yıllarda dikkat çektiğini belirten Demirci, “Her iki cinsiyette de yer alan vazopressin ve oksitosin hormonları bulunuyor. Bu hormonlara bağlılık, sadakat hormonları gibi isimler de verilmektedir. Bu hormonların seviyeleri normal ve üzeri olan kişilerin yapılan araştırmalarda tek eşli olarak yaşadıkları görülmüş, seviyeleri düşük olan kişilerin ise aldatma eğilimlerinde artış olduğu gösterilmiştir” diye açıklamada bulundu.
“TEK EŞLİ ERKEKLER ROMANTİK UYARILARA DAHA FAZLA TEPKİ VERİYOR”
Özellikle erkeklerde yapılan beyin görüntüleme çalışmalarına değinen İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Psikiyatrist Onur Okan Demirci, “Tek eşli olan ve çok eşli olan erkeklerde seksüel uyaranlara karşı beyinde (özellikle oksipital bölgede) aynı derecede uyarılma gerçekleşirken, romantik uyaranlara karşı tepkilerde farklılık görülmüştür. Tek eşli erkeklerin beyinlerinin romantik uyaranlara daha fazla tepki verdiği gösterilmiştir. Bu araştırmalar ışığında birlikte olacağınız insana beyin görüntüleme ve hormon tahlilleri yaparak ilişkinizin geleceği hakkında fikir edinebilirsiniz. Fakat bu tamamen doğru bir tahmin olacak mıdır? Elbette olmayacaktır. Aksi halde ilişki falı gibi bir hal alabilir bu tahliller” şeklinde konuştu.
ÇOCUKLUK DÖNEMİ SÜRECİ ETKİLİYOR
İlişkilerde aldatmanın doğasını sadece hormonların ve beynin belirlemediğini belirten Demirci, “İlişkinin öncesi, başlangıcı, gidişatı hepsi bu sürecin birer parçasıdır. Kişinin çocukluk yaşamından bu yana edindiği tecrübeler, karşılaştığı yaşam olayları gelecekteki tüm ilişkilerini psikolojik anlamda etkileyecektir. Geçmişinde kendi ailesinde aldatma durumlarına şahit olan bir çocuğun, büyüdüğünde kendi ilişkilerinde sağlıklı ilerleyebilmesi o kadar da kolay olmayacaktır. Daha önce aldatılma travması yaşamış bir kişinin sonraki ilişkilerinde şüpheci bir tavır alması oldukça olasıdır. Aldatma insan doğası mıdır? Yoksa aldatılma korkusu mu bizi bu doğaya iter? Varoluşumuz bizleri yalnız kalmamak adına ilişkiler yaşamaya, bağlanabilme doğasına sürüklemektedir” ifadelerini kullandı.
BAĞLANMA KORKUSU ALDATMAYI TETİKLİYOR
Psikiyatrist Demirci konuşmasına şöyle devam etti:
“Terkedilmek, bağlanma korkusunu getirir; bağlanma korkusu kaybetme korkusunu doğurur; kaybetme korkusu ile karşılaşmak istemeyen kişi bağlanmayı reddeder ve sonuç olarak bağlanma gerçekleşmeden önce o ilişkiden kendisini ruhsal olarak koparmaya çalışır. Böylece aldatma eylemi gerçekleşir. Bu açıdan baktığımız zaman aldatma eylemi o an için geçerli bir eylem değildir.”