Tercih dönemlerinde öğrencilerin yaşadığı kararsızlık sonuçlarının çok önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nail Öztaş, “Üniversite tercihi öncesi gençler gidebilecek oldukları bölümler için üniversiteleri iyice araştırmaları gerekiyor. Aksi halde öğrencilerin çoğu gerek sosyal gerek akademik uyumsuzluktan dolayı ilk yıl üniversite eğitimini sonlandırıyor” dedi.

Üniversite sınav sonuçlarının ardından öğrenciler ve veliler muhtemel üniversiteleri araştırarak listelerine eklemeye başladı. Puanları ve sıralamalarına göre gidebilecekleri bölümler hakkında bilgi edinmeye çalışan öğrenciler tercih ve tanıtım günleri kapsamında üniversiteleri tek tek dolaşıyor. Hala daha aklındaki sorulara yanıt bulamayan ve çevresel faktörlerden dolayı akılları karışan öğrenciler ise kararsız kalmış durumda. Bu anlamda geleceklerini etkileyen üniversite tercihinin doğru yapılması noktasında uyarılarda bulunan İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Nail Öztaş, aksi halde gençlerin emin olmadan gittikleri üniversite hayatından genellikle ilk yıl vazgeçtiklerini söyledi.

“SOSYAL VE AKADEMİK UYUMSUZLUK ÜNİVERSİTE HAYATINI TERK ETTİRİYOR”

Prof. Dr. Nail Öztaş öğrencilerin bu hataya düşmemesi adına gerekirse tercih edecekleri üniversiteleri tek tek dolaşıp iyi bir araştırma yapmaları gerektiğini vurgulayarak açıklamalarına şu şekilde devam etti;

Gençler üniversiteleri ziyaret etsinler, gezsinler, görsünler, nasıl bir mekânda nasıl bir sosyal hayat yaşayacaklarını önceden tespit görmeleri çok önemli. Araştırmaya raporlarına göre Türkiye’de hatırı sayılır bir öğrenci kitlesi genellikle ilk yıl üniversiteleri terk ediyorlar. Bunun iki sebebi var, ilki sosyal uyumsuzluk ikincisi ise akademik uyumsuzluk. Akademik uyumsuzluk; bir şekilde heveslendiği, bazen kendisi bazen aile ya da arkadaş yönlendirmesi ile seçilen bölüm ya da o alanla tanıştığında kendisine uygun olmadığını, yapamayacağını, memnun ya da mutlu olamayacağının farkına varması sonucu ortaya çıkıyor. Bu en yüksek puanlı bölümler de bile yaşanabilen bir durum. İkincisi ise sosyal uyumsuzluk yani ailesinden, kentinden, arkadaşlarından uzaklaşmış öğrenci yeni katıldığı ortama adapte olamıyor. Bazen bireysel yaşam becerileri yetmediği için bazen ailesinde ya da kişisel hayatında yaşadığı dalgalanmalar sebebiyle oluyor. Dolayısıyla bu ikisi arasında denge gözetmek lazım. Bu yüzden gidip görmek alanla ilgili tercih tanıtım günlerinde görev yapan akademik, idari personelle tanışmak, cihazları, atölyeleri, çalışma ve uygulama alanları gibi faktörleri sorgulamalılar. Sonuçta herkes iyi ya da kötü bir yerin tadının farkına varabilir. Bu önemli bir karar bu yüzden iyi bir araştırma yapılmalı.”

“15 YIL İÇERİSİNDE 7 BİN CİVARI YENİ MESLEK Z KUŞAĞINI BEKLİYOR”

Yeni nesil üniversite kuşağının bir önceki nesiller arasında birçok farkı olduğunu fakat önlerinde aynı zamanda büyük avantajları da olduğunu söyleyen Nail Öztaş, önümüzdeki 15 yıl içerisinde 7 bin civarı yeni mesleğin kendilerini beklediğini ifade etti. Bu yüzden üniversitelerin de bu meslek gruplarına göre donanımlarını ve alt yapılarını şekillendirmeleri gerektiğinin altını çizen Öztaş, “Z kuşağının önceki nesiller arasında birçok farkı var. Mesela bu nesil yıllarca borç ödeyip ev sahibi olmak istemiyorlar. Çok sık meslek değiştirecekleri, çok sık mekân değiştirecekleri ortada. Hepsi dijital çağın çocukları ve çok önemli bir avantajları var. Şuanda OSD tahminlerine göre önümüzdeki 15 yıl içeresinde 7 bin civarında yeni mesleğin ortaya çıkması dolayısıyla o kadar mesleğin de ortadan kalkması bekleniyor. Bunlar devletlerin, üniversite idarecilerinin, bürokrasinin ya da patronların adını koyacağı ortaya çıkaracağı işler olmayacak. Bunları bu biraz önce özelliklerini saydığımız genç kuşak ortaya çıkaracak. Günümüzde artık başarılı insanları sadece kazandıkları paralar belirlemiyor. Alışageldiğimiz demir-çelik fabrikası sahipleri, otomobilciler ya da bankacılar değil, onların yerine yeni fikirler ortaya koymuş insanlar başarılı insanlar olarak görülüyor. İşte bu yüzden Z kuşağı meslek hayatına atıldığında 7 bin yeni mesleğin adını koyacak” şeklinde konuştu.

Öztaş sözlerine şunları da ekledi; “Üniversitenin de buna uygun bir yükseköğrenim müessesine dönüşmesi lazım. Üniversiteler 20. yüzyıl yani, sanayi toplumunun üniversitesi olmaya devam edemezler. Ne olduğunu ve şimdiden adını bilmediğimiz iş dünyasına ve toplum hayatına acaba üniversiteler öğrenciyi nasıl yetiştirebilir? Bunları mümkün kılan üniversiteler olmalılar. Yani öğrencinin ilgisini ve yeteneğini o çoklu zeka kuramından hareketle açığa çıkartmasına imkan sağlayacak, alt yapıyı, iş yapış biçimini, öğrenme kolaylığını, kişiye özel farklılıkları ve yetkinlikleri ortaya çıkaracak bir müessese ve yükseköğretim mekanizması oluşturmanız gerekiyor.  Bunu başka türlü yapabilmeniz mümkün değil” dedi.

“BENİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN ÜNİVERSİTE SONRASI İŞSİZ KALMAMAK”

Tercih dönemi için ailesi ile birlikte araştırma yapan üniversite öğrencisi adayı Semih Mert Türk de kendisi için önemli olanın, eğitim hayatı sonrasında işsiz kalmaması olduğunu söyleyerek, “Şuanda seçeceğim bölümle alakalı kararsızım, o yüzden üniversiteleri tek tek gezerek bilgi alıyorum. Kafama yatanlar da oluyor elediklerim de. Okulların verdiği derslere, iş imkânlarına bakıyorum biraz da mezun olduktan sonrası beni ilgilendiriyor çünkü işsiz kalmak istemiyorum açıkçası” dedi.

Annesi Türkan Kale ise önemli olanın öğrencilerin üniversiteden mezun olmaktan daha çok aldıkları eğitimin önemli olduğunu hatırlatarak, “Üniversite tercihlerinde ben akreditasyonlarına, eğitim sistemine ve ders programlarına bakıyorum. Uygulama laboratuvarlarını, okulun mevcut alt yapısını önemsiyorum. Çünkü amaç sadece okulu bitirmek değil, orada gerçekten bir eğitim alarak çıktığında mesleğini yapabilsin.  Kendini yetiştirmesi ve okuldaki iyi eğitim sistemi önemli” diyerek görüşlerini dile getirdi.

Share:

administrator

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir