Yaşlı tanımlamasının gelişmişlik düzeyi ve yaşam kalitesi ile yakından ilişkili olduğunu belirten Gerontolog Sıla Ayan, “Batılı toplumların çoğunda şu an geçerli olan 65 yaş ve üzerinin yaşlı olarak tanımlanması Birleşmiş Milletler’in tanımlamasında 60 yaş ve üzeri, Afrika ve Sahra altı bölgelerde 50-55 yaşa denk gelmektedir” dedi.
İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Gerontolog Öğr. Gör. Sıla Ayan şöyle konuştu: “Türkiye’de ve Avrupa genelinde geçerli olan yaş sınırlaması 65 – 74 yaş erken yaşlılık, 75 – 84 yaşlılık, 85 ve üzeri ileri yaşlılık dönemi olarak tanımlanmaktadır. Masada olan bir öneride 65 yaş altı genç, 66 – 79 yaş aralığı orta yaşlı, 80 – 99 yaşlı, 100 ve üzeri bireylere asırlık birey deniyor. Ancak bu durumun resmi geçerliliği bulunmamaktadır. Yaşlı nüfusun dağılımına bakıldığında 65 – 74 yaş grubu %62,8, 75 – 84 yaş aralığı %28,2, 85 ve üzeri %9,1 nüfus yüzdelerine sahiptir” dedi.
TÜRKİYE’DE ORTALAMA YAŞAM SÜRESİ 78,3
Türkiye’de ortalama yaşam süresinin 78,3 olduğunu dile getiren Ayan, “Cinsiyetlere göre 75,6 yıl erkeklerin ortalama yaşam süresi, 81 yıl kadınların ortalama yaşam süresi olarak gözlemlenmektedir. Sağlıklı yaşam süresi ise 58,3 yıl olarak gözlemlenmektedir. Bu durumda henüz yaşlılık sınırına erişmeden sağlıkla ilgili bir takım risklerin doğduğu söylenebilir. Benzer bir şekilde İtalya’daki mortalite oranları okunduğunda 50 – 59 yaş aralığında %2.8 olan ölü sayısının 60-69 yaş aralığında %8.4’e pik yaptığı, 70 – 79 yaş aralığında %32, 80 – 89 yaş aralığında %42’ye ulaşarak en yüksek değeri ifade ettiği bir olgu söz konusudur. Buna ek olarak ölümlerin yaş ortalamasının 81 olduğu görülmektedir” şeklinde konuştu.
Yaşlılığın ve yaşlanmanın aslında ne olduğunun tartışılması gerektiğine değinen Ayan, “Takvimsel (kronolojik) yaşımız 12 farklı yaşlanma boyutundan sadece birisidir. Bu boyutlar arasında cinsiyet, yaşam öyküsü, sübjektif ve objektif değerlendirmeler, dinamik bir süreç olması ve sınırlı esnekliği olması gibi farklı başlıklar da mevcuttur. Günümüzde sağlık bilimlerinin ve genel olarak sosyal bilimlerin gerontolojik bir olgu olan bu temel tanımlama karşısında kafa karışıklığı yaşamasının sebebi bu ayrıntılı çok boyutluluktur” ifadelerini kullandı.
Demografik değişimlere bakıldığında 2015 – 2050 yılları arasında küresel çapta 60+ nüfusun %12’den %22’ye çıkması beklenmektedir. 2020 ise salgın hastalık ve mortalite oranlarıyla karşılaşılmasaydı 60 yaş ve üzeri nüfusun 5 yaşından küçük nüfusu geçtiği ilk yıl olarak karşımıza çıkacaktı.
Ayan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yaşlılar virüsün yayılımının sebebi veya hastalığın ana taşıyıcısı olma durumundan çok zaman içinde gelişme ve büyümenin durması, fizyolojik kayıplar ve bağışıklık sisteminde görülen değişikliklerle birlikte zarar görme oranı yüksek olan bir risk grubudur. İzolasyon kararı yaşlılardan toplumu korumak için değil, yaşlıları toplumdan korumak için alınmıştır. Ancak son günlerde görülen pediatrik vaka ölümleri ve gençlerde görülen semptomlar ve yaşam boyu kalabilen hasarlar, izolasyon ve aklı selim bir tutumun tüm yaş grupları için önemli olduğunu göstermektedir.”
“GERONTOLOGLAR SAHADA GÖREVLENDİRİLMELİ”
Yaşlıların ne yapacağını dikte etmekten çok onlarla birlikte onlar için karar alındığının hissettirilmesinin daha olumlu etkiler yaratacağını ifade eden Ayan, “Bu açıdan yaşlı dostu bir iletişim sürecinin benimsenmesi ve bu alanda uzman olan gerontologların gönüllülük esasıyla da olsa sahada görevlendirilmesi gerekmektedir. Vefa gruplarında pandemi yönetiminde ilk adım ve esas olan izolasyon ve sağ kalımın sağlanmasının ardından ilerleyen etapta psikososyal ihtiyaçlara odaklanılması gerekmektedir” dedi.