COVID-19 salgınının hastalar, hasta yakınları ve diğer sağlık çalışanlarında tetiklediği gerilim sağlık çalışanlarına şiddeti artırdı. 2020’nin ilk 6 ayında sağlıkta şiddet oranlarının son 11 yılın en yüksek seviyesine ulaşmasını değerlendiren Klinik Psikolog Ünal Erdem Elli, “Pandemi sürecinde şiddete ilişkin vakaların genelinde kişilerde engellenme hissiyatlarının ortaya çıkmasından kaynaklı bir artış gözlemleniyor” dedi.

Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN) sağlıkta şiddet oranlarının 2020’nin yılının ilk 6 ayında, son 11 yılın en yüksek seviyesine ulaştığını açıkladı. Sağlıkta şiddet olayları en çok birinci basamak sağlık hizmeti veren aile sağlığı merkezlerinde ve acillerde yaşanıyor. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan İstanbul Gelişim Üniversitesi Klinik Psikolog Ünal Erdem Elli, kişilerin engellenme hissiyatı sonucu şiddete eğilim gösterdiğini belirterek, “İnsanlar yakınlarını göremeden onları kaybettiklerini öğreniyorlar, bu başlı başına öfke uyandıran bir durum. Kişilerin yakınlarına ulaşamadıkları, engellenmiş hissettikleri bir deneyim söz konusu. Biz genel olarak şiddete ilişkin açıklamalarımızda engellenmenin önemli bir tetikleyici olduğunu söylüyoruz” dedi.

“ŞİDDETE İLİŞKİN VAKALARIN GENELİNDE ENGELLENME HİSSİYATI ÖN PLANA ÇIKIYOR”

Şiddet artışının aile içinde, toplumsal olaylarda ve trafikte de görüldüğünü ifade eden Elli, “Pandemi süreci ile ilgili farkındalığını kazanamadığımız durumlardan bir tanesi öncelikle virüsün insanları yakınlarından ayırıyor olması. İnsanlar yakınlarının pozitif olduğunu öğrendikleri zaman yakınlaşamıyorlar. Dolayısıyla birçok şiddet türünde olduğu gibi yakınlarını kaybedenler de şiddete bir eğilim gösteriyor.  Önemli bir diğer nokta ise bizim aslında insanlarımızın bu duyguları yaşamalarının olağan olduğundan haberdar olmamaları ve sağlık çalışanlarına karşı gösterdikleri tepkilerin kabul edilebilir olduğunu zannetmeleri” diye konuştu.

“SAĞLIK ÇALIŞANLARI ‘BEYAZ KOD’ SİSTEMİ İLE MAĞDURİYETLERİNİ BELİRTEBİLİR”

Beyaz kod sisteminin sağlık sektöründeki şiddet olaylarının hızlı bir şekilde bildirilmesi konusunda yardımcı olduğuna fakat bu sistemin yanı sıra şiddet uygulayan kişilere ağır yaptırımların yapılması gerektiğine değinen Elli, “Beyaz kod sistemi iyi niyetli bir girişim. Bir telefon üzerinden 113”ü çevirerek beyaz kodlarını alabiliyorlar ya da www.beyazkod.sağlık.gov.tr üzerinden buna ilişkin bir bildirimde bulunup, şiddet vakası ile karşı karşıya kaldıkları zaman bunu diğer adli süreçlerden ayrı bir şekilde ele alabilmesi için yargı tarafından kendine özgü bir platform oluşturulmuş durumda” şeklinde konuştu.

“ÖNCELİKLİ ŞİDDETE MARUZ KALANLAR AİLE HEKİMLERİ VE ACİL SERVİSTE ÇALIŞANLAR”

Acil servislerin ve hastanelerin pandemi nedeniyle doluluk oranlarının arttığına ve bu yerlerde çalışan aile hekimlerinin öncelikli şiddete maruz kaldıklarını söyleyen Elli, “Acil servise başvurmuş olan bir hastanın yakını birçok endişeyi yaşıyor. Pandemi sürecinden dolayı normal sürece göre hastanelerin kapasiteleri yoğun bir durumda. Hasta yakınları gereğinden fazla beklediği cevabı alamadığını düşünüyor olabilir. Bu durumda kişinin öfke hissediyor olmasını anlayabiliyoruz. Bir insanın öfke hissediyor olmasıyla şiddet eylemine başvuruyor olması arasında ciddi bir fark var. Bizim öncelikle bu ayrımı yapabiliyor ve toplumu da bu ayrımı fark ediyor hale getirmemiz gerekiyor. Tabi ki ilk karşılaştıkları aile hekimleri veya acil serviste karşılarına çıkan sağlık görevlileri ne yazık ki bundan en ağır şekilde nasibini alan kitle oluyor.  Pandemi özelinde konuşacak olursak hesaba katmamız gereken bir durum söz konusu. Bazen hasta yakınları olayın sıcaklığı ile yaşadıkları öfkeyi orada ilk karşılarına çıkan, özelliklede karşılık veremeyeceğini düşündüğü insanlara uygulamak gibi bir sonuçla bizi karşı karşıya bırakıyor. Bu da yaptırımların katılığının önemini ortaya çıkarıyor” ifadelerini kullandı.

“SAĞLIK ÇALIŞANLARININ BİRÇOĞU DEPRESİF BİR DUYGU DURUMU İÇERİSİNDELER”

Sağlık çalışanlarının pandemi sürecinde zor şartlar altında yoğun mesailer harcayarak çalıştıklarını ve bu durumun sağlık çalışanlarını depresif bir duruma itmesine neden olduğunu belirten Elli, “Sağlık çalışanları tarafından baktığımız zaman başka bir tablo ile karşı karşıyayız. Sağlık çalışanları çok yıpranmış bir vaziyetteler. Uzun süredir çok zor şartlarda ve yoğun bir şekilde çalışıyorlar. Biz psikologlar olarak bu duruma tükenmişlik diyoruz tükenmişliğin klinik karşılığı depresyon. Aslında birçoğu depresif bir duygu durumu içerisindeler. Bu birçok alanda onları etkileyen bir durum. Sağlık çalışanlarının da toleransları azalmış olabilir. Kendilerini yorgun, bitkin hissedebilirler. Üstelik bunun çalışma performansına da büyük etkileri var.  Dolayısıyla sağlık çalışanlarını korumak için hem yetkili kurumların hem de bunu organize edecek olan güçlerin onları koruyabilmek için çok daha fazla aktif rol üstleniyor olmaları gerekiyor. Ayrıca topluma da bu farkındalığı oluşturmamız gerekiyor” diye konuştu.

“SÖZLÜ ŞİDDETİN GENELİ RAPOR EDİLMİYOR”

Şiddet eğilimlerinin başında sözlü şiddetin ön plana çıktığını ve bu şiddetlerin genelinin rapor edilmediğini belirten Elli, “Genel olarak şiddete ilişkin çalışmaların temel zorluklarından bir tanesi fiziksel şiddetin görünür olduğu noktada adli bir sürece dönüştürülebilmesi ama sözlü şiddetin çoğu zaman yok sayılması, görmezden gelinmesidir. Sözlü şiddetin geneli rapor edilmiyor.  Aynı durum sağlık çalışanları için de geçerli yani onların uğradıkları taciz, uğradıkları sözlü şiddet mutlaka şiddetin tüm diğer türleri gibi artış gösterme eğilimindedir. Sözlü şiddeti engellemek her zaman için diğer şiddet eylemlerini engellemekten daha zordur. Biz öncelikle şiddetin aleni yani somut karşılıklarının gerçek yaptırımlarla karşı karşıya olduğunu hissettiriyor olmamız gerekiyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Share:

administrator

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir